[CENTER][B][I] [COLOR="DarkRed"]20 Ocak 2008 Zaman Gazetesi Gençlik Eki...[/COLOR]
[COLOR="Purple"]Hayko Cepkin: Müzik 5, Kitap 0... [/COLOR] H. SALİH ZENGİNGeniş bir hayran kitlesi bulunan rock şarkıcısı Hayko Cepkin, ‘Çocuk’ isimli Türkiye’nin ilk fantastik filminde İsfandiyar rolünü canlandırıyor. Beyazperdede de sahnedeki soğukluğunu aratmayan Cepkin, çocukken müzisyen olma hayali kurduğunu ancak büyüdükten sonra ulaşılabilir hayaller kurduğunu söylüyor. Cepkin ayrıca kitaplarla arasının sıfır itiraf ediyor.Çocukken tiyatrocu olmak istemişsiniz, ancak bu işi beceremeyeceğinizi anlayınca oyunculuk hayalleriniz suya düşmüş. ‘Çocuk’ filmindeki rolünüz bu suya düşen çocukluk hayallerinizi boğulmaktan kurtaracak mı?
Aslında bu anlamda ilk proje Açıkhava Müzesi’ndeki müzikal projesi ile gerçekleşmişti. Hayallerimin suya düşmediğini, geç de olsa ulaşma şansımın olabildiğini görmüştüm. Kendi sahnemde o tiyatroyu uygulamaya çalışıyorum. Çocuk filmiyle de bu tarz şeylerin içinde yer almam gerektiğine karar verdim.
[COLOR="DarkGreen"]Peki korku filmi teklifi gelmeye başladı mı?[/COLOR]
Korku filmini soundtrack albümü olarak, Araf’ı yaptım. Şu an görüştüğüm film tekliflerinden bir tanesi komedi içerikli bir mafya filmi. Genelde konuları garip olan projeler bunlar. Bir televizyon dizisinde asla rol almam.
[COLOR="DarkGreen"]Çocuk filmindeki hiç konuşmayan İsfandiyar rolü ile aslında sahnedeki soğuk duruşunuz çok örtüşüyor. Diyelim bu filmde komik bir rol teklif edilseydi kabul eder miydiniz? [/COLOR]
Hikâyeyi onaylayabileceğim bir şey ise ederdim. Ben kendi seyircimi de tipimle, makyajımla değiştirmeyi seviyorum. Çok farklı bir film projesiyle de saçlarımın yana taranmış halini, gözlük takmış halimi de görmelerini isterim. Anlık değişimler bana rahatlık sağlıyor. İç dünyam açısından da faydalı görüyorum bunu. Klişe ve ajite edici filmlerde oynamam. Çarklar zor dönüyorsa o film projesi içerisinde ben varım. Çarklar rahat dönüyorsa kendimi rahat hissetmem. Bir gün kendimi çok rahat hissedersem şu an yaptığım şeylerden başka yönlere kayabilirim. Şuurumu kaybedebilirim. Sete arabamla gelip makyajım yapılsın, çekimi yapıp ‘hadi yallah’ gibi bir ruh hali içinde hiç olmadım.
[COLOR="DarkGreen"]Genç hayran kitleniz ne diyecek bu rolünüze? [/COLOR]Büyük bir merakla bekliyorlar. 35 bin üyesi ve 350 bin ziyaretçisi olan bir sitem var. Onlar ben hangi işin içinde isem takip ediyorlar. Sahnede iken adrenalim daha yüklü; çünkü anlık bir şey. Kamera önünde olmak, sahnede olmak kadar samimi değil aslında benim için.
[COLOR="DarkGreen"]Diyelim beğenmediler? [/COLOR]
Araf filmi de eleştirmenlerce beğenilmemişti ama filmin müzikleri en iyi müzik olarak yansıtıldı. Bu film için de bir şey olursa benim genel bakışım şöyle: Araf’ta da ben kendim için en iyiyi yapmaya çalıştım, o ‘en iyi’de o şekilde algılandı. Herhangi bir projenin içerisine giriyorsam inanarak ve iyi olmasını umarak giriyorum. Savunabileceğim çok yanı var, arkasında dururum. Birileri ‘şöyle böyle’ dedi diye yolumu değiştirmem.
[COLOR="DarkGreen"]Çocukken hayalci biri miydiniz, realist mi? [/COLOR]
Fazlasıyla hayalciydim. Zaten hayallerimle şu an sahnemde gerçekleştirdiğim numaraları yapıyorum. Çocukken kurguladığım pek çok şeyi kendi projemde uyguladım. Şu anda da hayal kuruyorum ama uçar kaçar hayaller değil, daha realist. Bir öndeki kademenin hayalini kuruyorum ve ona ulaştığımda hoşuma gidiyor. Ulaşılmaz şeylerin hayalini kurmuyorum. Onlar çocuklukta idi. Çocukken şarkıcı olabilmek ve sahnede yer almaktı. Bunlara ulaşmak için ne yapmak gerekiyorsa onu yaptım. Böyle şeyler çalışarak oluyor, sadece hayalle değil.
[COLOR="DarkGreen"]Hayatın içinde çocuk olarak kalmak mı kolay, büyük olarak yaşamak mı? [/COLOR]
Çocuklar artık çok erken olgunlaşıyor. Verdikleri cevaplar çok acayip! Biz öyle cevaplar veremiyorduk, çok saftoriktik. Ancak çocuğun çocuk olarak kalmasını istiyorum, bu kadar çabuk olgunlaşmasını da istemiyorum. Bir yandan da bu olgunluk iyi bir şey. O zaman ne kalıyor? Siz yaşınızı aldığınızda biraz çocuk kalabiliyorsunuz, ikisi bir idare ediyor işte. Ben kendimi öyle tanımlarım: Çocuk yaşta çalışmaya başladım, erken olgunlaştım, ama şu olgun halime bakarsanız canavar bir çocuğum yani! (Gülüyor)
[COLOR="DarkGreen"]Öyleyse bu film erkenden büyüyen günümüz çocuklarına ne söyler? [/COLOR]
Çocuğun çocuk kalması gerektiğini anlatıyor biraz. Filmde çocuk yaşlarda zorla çalışmaya itilmiş bir çocuk var. Ama onların hayalleri bambaşka şeyler. Bu durumu yaşayan bir sürü çocuk var zaten dünyamızda. Çocuğu rant makinesi olarak gören çok insan var, onlara da bir gönderme sayılabilir film.
[COLOR="DarkGreen"]Çocuklarla ilişkiniz nasıldır? Filmden sonra bakış açısı değişti mi? [/COLOR]
Çocuklarla çok iyi geçinirim, beni severler, ama benim çocuğa karşı sabır zamanım vardır. (Gülüyor) Bu 15 dakikadır, yarım saattir tamam. Ancak bu filmde karşılaştığımız çocuklar ve özellikle Ege bambaşka. Ege’nin oğlum olmasını çok isterdim. Hem akıllı, hem efendi ve hem de çocuk yani!
[COLOR="DarkGreen"]Çocukların hangi halleri gıcık eder sizi? [/COLOR]
Çok soru sorarlar. Bir de şımarma evresi gelmişse ayvayı yersiniz. Öyle durumda suratına karşı da ‘tamam artık otur’ derim. Filmin sanırım katkısı şu oldu. Çok sabırlı değilim ama acayip çocuklar da olabiliyormuş hayatta. Ama bazen de gözlerimle onları korkuttum sette.
[COLOR="DarkGreen"]Baba olduğunuzda ne olacak? [/COLOR]
Onu bütün arkadaşlarım şöyle söylüyor: ‘Baba oldum ve dünyam değişti.’ Büyük ihtimalle bir anda bir level yukarıya çıkıyorsun. Babalığı tadarsam bir gün sanırım ben de o level’a atlayacağım. Gerçekten inanıyorum. İleride çocuğum olduğunda şunu diyeceğimi de düşünüyorum: ‘Keşke daha evvel çocuk yapsaydım…’
[COLOR="DarkGreen"]Sizin çocukluk kahramanınız kimdi? [/COLOR]
Kahramanların hepsini takip ederdim de, onların rüyalarını görünce giysilerinin içinde ben olurdum. Süpermen, Batman, Örümcek Adam ben olurdum. Yani hep ben kendimi kahraman olarak görürdüm. Sahnede şu an seyircilerimin görsel kahramanı oldum. Demek ki içimde kahraman olma arzusu varmış.
[COLOR="DarkGreen"]Süpermen’in yerine kendinizi koyup şimdi çocuklar gibi çatıdan bacadan atladığınız oldu mu? (Gülüşmeler) [/COLOR]
Bir koltuğun arka kısmına geçerseniz ayaklarınız gözükmez. Üzerine yatıp kollarınızı açarsanız uçuyorsunuz gibi gözükür. Ama altta yere basıyorsunuzdur yani. Örümcek Adam gibi ellerinle sağa sola ağ fırlatmalar… Bu tür numaralar gerçekten fantastik hayaller, güzel şeyler.
[COLOR="DarkGreen"]Çekimlerde 1,5 saat havada kaldığınız durumlar olmuş. Havada olmakla yerde yürümek arasındaki tercihiniz nedir? [/COLOR]
Keşke hiçbir yere asılı kalmadan havada kalabilme gücüm olsaydı. (Gülüyor) Mamafih o makineyi altı saat üzerimde taşıdım, onun ardından 1,5 saat havada kaldım. Çok can acıtıcı. Bir an evvel yere inmek istedim.
[COLOR="DarkGreen"]Fantastik kitaplar okur muydunuz çocukken? [/COLOR]
Kitap sıfır abi! Kitap ortamının içine hiçbir zaman giremedim. Onun yerine film seyredeyim, filmin müziklerini edineyim, bunlar nasıl yapılmış filan onları öğreneyim gibi şeylere takıldım.
[COLOR="DarkGreen"]Çocukken korkularınız nelerdi? [/COLOR]
Karanlık korkusu fiks vardır zaten. Yalnız kalma, sevilmeme korkusu… Bunlar hâlâ zaman zaman hortlayabiliyor. Obsesyonlar yaşınız ilerledikçe artıyor. Piyano çaldığım için ellerimi kaybetme korkusu zaman içinde obsesif bir hal aldı.
[COLOR="DarkGreen"]Ellerinizi alıp yerine hani sizin artık kimliğiniz olan gözü verseler kabul eder misiniz? [/COLOR]
Yok hiçbir şeyi değiş tokuş yapamam ellerimle. Onlarla çalıyorum yani. Onlarla çalıyorum yani.
[COLOR="DarkGreen"]Filmde iyiler her zamanki gibi kazanıyor yine. Gerçek hayatta ise şartlar eşit. Kötü adamlara karşı bir savunma mekanizmanız var mı? [/COLOR]
İlk etaptaki görsellik zaten bir tür savunma mekanizması. Ben de insanı duygusal olarak başka bir şekilde güdülemeye çalışıyorum. Filmde iyilerin kazanıyor olmasının çocuklara verdiği mesaj şu: Hayatta aslında iyiler kazanır, en azından öyle olması gerekiyor. Filmde ben kötü bir adamım ve iyi olan çocuklar, kazananlar da onlar. Çocukların bilmesi gereken şey bu. Televizyonlara şimdi baktığımızda iyi olarak yansıtılıp da kahraman olarak gösterilen pek çok uydur kaydır karakter var. Çeteleşmiş şeyler iyi olarak gösterilebiliyor. Bu tamamen bir zıtlık. İlkokulda bile çocuklar arasında saçma sapan rant kavgaları çıkabiliyor. Bir de kafamda şöyle hayatsal bir dengem var: Burada kime kendinizi nasıl tanımlarsınız diye sorarsanız sorun ‘İyi biriyim’ der. Ama benim ya da sizin kötü adam olduğunu söyleyecek kimseler de vardır mutlaka. Bunun bir ayarı yok yani.
[COLOR="DarkGreen"]Çocuk’ta bir TV kanalı sahibi olan kötü adam rolündesiniz. Televizyonun bizatihi kendisi çocukların hayallerini öldürmüyor mu? [/COLOR]
Umutsuzluk aşılıyor, her şeyi çok kolaymış gibi gösteriyor. ‘Yarışmaya katılırım star olurum’culuk var, ‘çeteleşirsen rahat olursun’ var.
[COLOR="DarkGreen"]Diyelim medya patronu olsaydınız, çocuklar için ne gibi programlar yapardınız? [/COLOR]
Bilmiyorum, sektör öyle saçma ki, şimdikilerle aynı saçmalığa düşebilirdim. İtiliyorsunuz çünkü. Reklam almak zorundasın. Ya kanalı kapatacaksınız ya da mevcut hali korumanız lazım.
[COLOR="DarkGreen"]Sizin kötü bulduğunuz özelliğiniz nedir? [/COLOR]
Sinirli bir herifim ben. (Gülüyor) Sükûnetli bir adam değilim. Ama olmalıyım. Hayatta sükûnetle işleri daha iyi çözebiliyorsunuz. Bu, zihin için iyi bir öğreti. O halinizi biri kamera ile çekse, onu izleseniz, kendinizden nefret edersiniz yani. Kimsenin sinirli hali güzel değildir ya. Albümün ismini de o yüzden ‘Sakin Olmam Lazım’ diye koydum. [/I][/B][/CENTER]